Ömer Aydın, “Tok ne bilir acın derdini”

Çay simit hesabı yaparak iktidar olanlar,  20 yıldır bu ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar diyen CHP Mudanya İlçe başkanı Ömer Aydın, “ 20. Yılın sonlarında saraydan etrafına bakınanlar, galiba her yeri saray gibi görmeye başladılar.  Bir söz var.  “Tok ne bilir acın derdini”  Karnı tok olan kişi, karnı aç olan kişinin karnını hep kendi gibi tok bilirmiş. Aşırı zamlardan dolayı insanlar geçinemiyor, aç yaşıyor zamlara isyan ediliyor,  seslerini muktedirlere duyurmaya çalışıyor” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tek sahibi HALKTIR. Devlete ait ne varsa  halkındır diyen Aydın, “T.C. Devleti, kuruluşundan 2000’li yıllara kadar, istihdam ve yatırım yapmak için devlet yatırımlarına büyük önem vermiş ve vatandaşın ödediği vergilerle  şeker fabrikaları, demir, kağıt, çay, fındık, elektrik, taşkömürü,  Türk Telekom, tekel ve bunlar gibi  278 Kamu İktisadi Devlet Teşekküllerini kurmuş. Ne yazık ki yıllarca devlet ekonomisine katkıda bulunan bu kurumlar, halka sorulmadan 207’si AKP iktidarları dönemlerinde özelleştirme adı altında  62 milyar dolara satılmıştır.  Satılan kurum ve kuruluşların bir çoğu yurt dışına ihracat yaparken, mali yıllarını kârla kapatmış, kâr edemeyenler olsa bile, en azından onlarda halka hizmet üretmeye devam etmişler. İstihdam yaratmıştır. Ekonomik krizlerin temel  nedeni, iktidarın üretim ekonomisi yerine, tüketim ekonomi politikalarını tercih etmesi ve devlet gelirlerini yatırım amacıyla betona gömmüş olmasıdır” dedi.

Kamu-Özel  işbirliği ile yap işlet devret modeli ve dolar cinsinden garanti verilen geçiş ve hizmet bedelleri karşılığında yaptırılan yollar, köprüler, tüneller, şehir hastaneleri, hava alanları, Türkiye nüfusuna istihdam sağlamadığı gibi, 12 milyon işsiz yaratmış, aynı zamanda  açlık sınırı altında bulunan ve geçim sıkıntısı çeken kitleler daha da artmıştır diyen CHP Mudanya İlçe başkanı Ömer Aydın, “Artmıştır, çünkü yapılan yatırımlar ancak yapımcı şirketlere kâr sağlamış, işsize iş alanı yaratmamıştır. Son 20 yılda yabancı şirketler,  başta kamu kurumları olmak üzere,  finanstan – enerjiye, sağlıktan- eğitime, perakende ticaretten-gıda üretimine kadar bir çok alanda ağırlıklı olduklarını hissettirmeye başladılar.

Bankacılığın %50’si, sigortacılığın %70’i, akaryakıt dağıtımının %65’i , 2008 yılına kadar sıfır olan elektrik piyasalarındaki payları, özelleştirme sonrasın da % 20’ye  ulaşmıştır. Tarımı bitirdiler, hayvancılığı bitirdiler, hububat tohum sertifikalarının tamamı uluslar arası şirketlere teslim ettiler.  Sanayi üretimi topal aksak dışa bağımlı imalat yapabiliyor. İhracatta dünya pazarlarında rekabet edilemiyor. Tüketicinin alım gücü yok,  küçük esnaf kepenk kapatıyor. Bu nedenlerden dolayı  devlet de,  gerçek usulde elde edilen kazançlar üzerinden  alması gereken vergilerini tahsil edemiyor ve toplayamıyor. Devlet gelirlerini başka  nereden sağlayabilir ki; Özelleştirme adıyla satılacak bir şey kalmayınca,  az kazanandan da çok kazanandan da aynı oranda KDV  gibi kaynağından kesilen dolaylı vergileri toplamak suretiyle hazineye gelir topluyor. Uygulanan vergi  adaletsizliği yüzünden,  aldığımız nefes haricinde ne alırsak alalım, zenginlerle birlikte ayni vergiyi ödüyoruz.

İktidar,  Devletin gelirlerini artırmak için kolay yol seçmiştir. Elinde bulunduğu yetkisini kullanarak akaryakıta, elektriğe, yol ve köprü geçişlerine, her şeye zam yapıp tahsil etmesi  gereken dolaylı vergileri artırıyor. İktidar bu zamları geri çeker mi ? Asla geri çekmez. Çünkü Merkez Bankası’ndan nasıl ve kime  satıldığı hala açıklanmayan 128 milyar dolar kimlere fayda sağlamışsa, bu zamlardan elde edilecek gelirlerde aynı faydayı sağlayacaktır.
Bu sıkıntılardan kurtulmanın tek bir yolu kalmıştır. O da erken seçim , hemen seçimdir” diye konuştu.